Önümüzdeki ocak ayı Sarıkamış Harekâtının 94.yılı olacak. Şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anacağız. Onlara fatihalar göndereceğiz. Muhtemelen çeşitli organizasyonlarda Harekât bütün yönleriyle tartışılacak.
Eminim ki, Enver Paşa, dolayısıyla Türkçülük ve Turancılık düşmanları bu vesile ile tekrar sahneye çıkacaklardır. Şehitlik, gazilik ve vatan üzerine nutuklar attıktan sonra, gerçek niyetlerini ortaya koyarak Enver Paşa’ya saldıracaklardır.
Sarıkamış Harekâtı tarihimizde yaşadığımız büyük mağlubiyetlerden biridir. Fakat ilki değildir. Biz bu savaşı Çarlık Rusya’sına karşı kaybettik. Ançak 1677–1918 yılları arasında Rusya ile toplam 13 defa savaştığımız bunların her birinde binlerce kayıp verdiğimiz ve çoğunsunda (Rusları diğer devletlerin de desteklemesi sonucu) mağlup olduğumuz tarih kitaplarında yazılıdır.
Sarıkamış savaşı 1.dünya savaşı içerisinde yaşanmıştır. Dünya savaşı sona erdiğinde Osmanlının toplam kaybının 1 milyon kişinin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Sarıkamış’ta kaybımızın birçok kaynakta 90 bin kişi olarak gösterilmesine rağmen, bazı tarihçiler bu sayının oldukça abartıldığını ve gerçek kaybın 15–20 bin civarında olduğunu yazmaktadırlar. Tarihçiler bu sayının cumhuriyetin ilk yıllarında milli duyguları artırmak için propaganda aracı olarak kullanıldığını ileri sürmektedirler.90 bin rakamının 1914–1920 yılları arasında Birinci dünya savaşı ve ardından Ermenilere karşı verilen Kars savaşı sonucu ölen kişi sayısına denk gelebileceği de ifade edilmektedir.
.
Bununla birlikte tarihi zaferlerle dolu Türk Milletinin yaptığı savaşlarda kazansın veya kaybetsin binlerce kaybının olduğu savaşların kaçınılmaz sonucudur. Bir destan yazdığımız Çanakkale’de düşmana geçit vermedik fakat 250 bin şehit verdik. Bölücü terörle mücadelede de 30 bin insanımızı kaybetmedik mi?
Yapılan bu savaşları ve verilen bu kayıpları bugün farklı bir bakış acısıyla değerlendirirsek belki de birçoğu savaşmadan da kazanılabilirdi. Yahut ta savaşlar farklı taktiklerle veya farklı mevsimlerde yapılmış olsaydı kayıplarımız bu derece ağır olmayabilirdi.
Muhakkak ki o günün şartlarını günümüzden bakarak değerlendirmek bizi doğruya ulaştırmaz.
Peki, neden bütün tarihimiz boyunca sadece Sarıkamış bozgunu öne çıkarılıyor ve Enver Paşa’ya saldırılıyor.Bunu yapanların tarihi ve askeri uzmanlıkları var mıdır.Yoksa sadece olaya siyasi açıdan mı yaklaşmaktadırlar?
Sarıkamış Harekâtı tarihteki yerini almıştır. Olayın bütün yönleriyle değerlendirilmesi uzmanlara bırakılmalıdır. Bu konu malakanların tarihini araştırma merakının çok ötesinde boyutlara sahiptir. Şehitliği ve gaziliği Sarıkamış harekâtı söz konusu olunca hatırlayanların niyetlerinin ne olduğu da hepimizin malumudur.
Gerçekte Enver Paşa onların ifade ettiği gibi bir hain, bir romantik, bir hayalperest miydi? Elbette ki hayır. Öyle olsaydı, en büyük siyasi rakibi ATATÜRK bile ölüm haberini duyduğunda”Hayatı bir destandı, bırakın ölümü de bir destan olsun”demezdi
Yine kendi döneminin ünlü komutanlarında İsmet Paşa ölümünden kısa bir süre sonra gazeteciler”Enver Paşa Moskova, Yeni Delhi, Taşkent, Bakü, Londra, Berlin terimleriyle düşünürdü. O bir taktisyen değil, stratejisyendi”açıklamasını yapmamış mıydı?
Türk milleti Mustafa Kemal’in önderliğinde Anadolu’da kurtuluş mücadelesi verirken, aynı zamanda Enver Paşa’da Türkistan’a geçmiş oradaki Türkleri esaretten kurtarmanın yollarını arıyordu. Bu uğurda bir kurban bayramı günü 4 Ağustos 1922’de Bolşevik Ruslarla çarpışırken ecel şerbetini içti. Yani memleketi dolandırıp, Köşeyi dönüp bolca servetle Avrupa’ya kaçmadı. Yani içki masasında ölmedi. Sarıkamış’ta yarım kalan hesabını tamamlamak isterken şehit oldu.
41 yıllık ömrüne neredeyse bir asrı sığdıran bu kahramana Devletimiz sahip çıktı. Kemiklerini törenle Türkistan’dan getirdi ve resmi ölüleri listesine ekledi.
Ermeni’nin, Rus’un Enver Paşa’ya kızmasını anlarım. Bizimkiler ne ister anlamak mümkün değil. Hele Sarıkamışlı, Kars’lı olup ta Enver Paşa’ya hakaret edenlere ne demeli. Hatırlanmalıdır ki Enver Paşa Sarıkamış Harekâtını 37 yıldır Rus ve Ermeni İşgali altında bulunan Kars ve Sarıkamış’ı kurtarmak için yapmıştı. Yani bizim Nenelerimizi, halalarımızı, dedelerimizi kurtarmak için. Fakat başaramamıştı. Olabilir. Ya başarsaydı?
Enver Paşa’yı biz anlayamadık veya anlamak istemedik. Ama Kardeşi Nuri paşa’nın 1918 de Ermeni, rus, İngiliz işgalinden kurtardığı bir başka Türk yurdu Azerbaycan’ın Büyük şairi Bahtiyar VAHAPZADE bakın nasıl şükranlarını sunuyor.
HAYALPEREST
Sen öz Ata yurdunun hilasına can attın
Sultanların ruhunu öz ruhunda yaşattın.
Vatan millet aşkına bigane tufeyliler
Senin damarlarında nabız gibi dövünen
O duyguyu ne biler?
Gülüp itikadına
“Hayalperest”dediler o vakit senin adına
Sen Turan illerini ayaklarınla değil
Aşkınla gezdin paşam,
Türkistan’ın, Kafkas’ın derdini var gücünle
Haykıran sesdin paşam,
Sen öz alınyazını bozabilmezdin paşam,
Sen talihin yazdığı mukaddes yolu gittin,
Gaspkarın gasdına özünü siper ettin,
Sen bize gehmar olup
Ana yurtta doğulup
Ata yurdun yolunda
Kurban verdin canını
Sultanlar alkışladı Turan için ağlayan
Senin pak vicdanını.
Hayalperest gardaşım,
Senin dünkü hayalin bugün hakikat oldu.
Türk’ün hayır duası
Ruhuna rahmet oldu.