En üstün zikir: La ilahe ill’tır
Rasulullah Sallu Aleyhi Ve Sellem buyurdu ki:
“ Allah’ın en sevdiği dört söz şunlardır: Subhan, Elhamdulillah, La ilahe ill ve Allahu ekber. Hangisiyle başlasan sakınca yok.”[1]
Yine buyurmuştur ki:
“Muhakkak ki benim Subhan, Elhamdulillah, La ilahe ill ve Allahu ekber demem, benim için üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevimlidir.”[2]
Sübhan: Yani; Allah’ı takdis ve tenzih etmektir. Tesbih, takdisi gerektirir. Tenzih; Allah Teala’yı ona layık olmayan her şeyden, ortaktan, çocuk ve eş edinmekten, mutlak olarak sonradan olma her şeyden berî bilmektir. Bu Allah Teala’dan başkası için uygun olmayan yüce bir zikirdir.
Elhamdulillah: Hamd’in anlamı kemaliyle övgüdür. Allah Subhanehu hamdin tamamına müstehaktır. En güzel isimler ve yüce sıfatlar O’nundur. Rasulullah Sallu Aleyhi Ve Sellem buyurmuştur ki:
“Allah Teala bir kuluna nimet verir de kul “elhamdulillah” derse mutlaka bu aldığı şeyden daha üstünü ona verilir.”[3] İbn Abbas Radıyu anhuma dedi ki: “Elhamdulillah sözü; Allah’ın nimetini, hidayetini ve yaratmasını ikrar ederek şükretmek demektir.” Rasulullah Sallu Aleyhi Ve Sellem:
“Duaların en üstünü Elhamdulillah sözüdür”[4] buyurmuştur.
Yine Rasulullah Sallu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Elhamdulillah mizanı doldurur, Sübhan ve Elhamdulillah sözleri göklerle ve yer arasını doldurur.”[5] Denildi ki: “Şayet bu ikisinin sevabının değerine cisim takdir edilse, göklerle yer arasını doldurur. Bu ikisinin faziletinin büyüklüğünün sebebi, “Subhan” sözünün Allah Teala’yı tenzihi ve “Elhamdulillah” sözünün de Allah Teala’ya muhtaçlığı ifade etmesidir.
La ilahe ill: Yani hakkıyla mabud olan yalnız Allah’tır. Bu, tevhid kelimesi, İslamın ilk şartı ve zikirlerin en üstünüdür. Rasulullah Sallu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“En üstün zikir: La ilahe ill’tır.”[6] Denildi ki: bu kelimede iki özellik vardır. Birincisi: bütün harfleri ecveftir. Yani söylenirken çıkış yerleri karındandır. Harflerinden hiçbiri be, fe, mim gibi mahreci dudak olan şefehî harflerden değildir. Bu da bunun ağızdan değil, ihlâs ile kalpten söylenmesine işarettir. İkincisi: Bütün harfleri noktasız harflerdir. Bu da Allah Teala’dan başka bütün mabudlardan tecerrüde işarettir.
Bu kelime nefiy ve ispattan ibarettir. “La ilahe” sözü Allah Teala’dan başkasından ulûhiyeti nefyetmek, “İll” sözü de Allah Azze ve Celle’nin ulûhiyetini ispat etmektir. Bu cümle, Allah Subhanehu dışında ibadet edilen her şeyi reddetmeyi ve zatıyla ibadete layık olanın sadece Allah olduğunu ispat etmeyi ifade eder. Bu yüzden bunu söyleyen kimsenin, söylediğinin gereği olarak fiilen reddetmesi ve Allah Azze ve Celle’nin hakkını söz ile ispat ettiği gibi fiili ile de ispat etmesi gerekir. Zira amaç dil ile söylemek değil, bilakis bu mübarek kelimenin kapsadığı manayı gerçekleştirmektir.
Bu kelimenin Müslümanların şuurunda bariz bir yeri vardır. Kul, bununla yaratıcısı Tebarek ve Teala’ya kulluğa layık hale gelir. Boyun eğiş ve Allah Azze ve Celle’yi yücelterek ikrar eder, nefsi bu kelime ile parlaklaşır, yaratıcısı Subhanehu ve Teala’ya bu kelimeyle bağlanır, kişi İslam’ını bununla ilan eder, âlemlerin rabbi olan Allah’a inanmaları bununla belirtilir, emrine itaat edenler, Allah’ın sağlam ipine sarılanlar, Allah’a itimad edenler ve işlerini Allah’a havale edenler bu kelimeyle ayrılır.
Allahu ekber: Yani; Allah Azze ve Celle’nin her şeyden büyük olduğunu söylemektir. Arap dilinde tazim ve yüceltme anlamında en son sınırdaki kelimenin Allahu ekber sözü olduğu söylenmiştir. Yani sıfat olarak her şeyden büyüktür. Şair der ki:
“Allah’ı her şeyden büyük ve ordularını en çok gördüm.”
Peygamber Sallu Aleyhi Ve Sellem namaza başlarken “Allahu ekber” derdi. Ömer b. el-Hattab Radıyu anh der ki: “Kulun Allahu ekber” demesi dünya ve içindekilerden hayırlıdır.”
Müslim; Kitabu’l-Edeb
Müslim; Kitabu’z-Zikr.
Sahihu Süneni İbn Mace (3067)
Sahihu Süneni’t-Tirmizi (2694)
Müslim; Kitabu’t-Tahare.
Sahihu Süneni’t-Tirmizi (2694)